SANDIKLARDA SAKLAMALIK GÜN





  Bugün pazar ve ben bu yazıyı ofisten yazıyorum. Doğru okudunuz hem okulum tatil hem de pazar günüm tatil olmalıydı bana. Fakat tatil hakkımı bu yazımda anlatacağım güzel bir gün için kullandım ofise ve okulumun tatil olmasına gelince bir aylık gönüllü staj yapıyorum. Staj olayını ise bir sonraki yazımda sizlere aktaracağım. Ayrıca bu 1 ay baya yorucu geçti. Kulüp işlerimiz  başlı başına bir yorgunluk ama karşılığını almak paha biçilemez. Tatlı yorgunluk dedirtiyor. Öncelikle önem verdiğimiz seminerimize özellikle çağırdığımız insanlardan bahsetmek istiyorum. Biri Ataman Özbay bir diğeri ise Devrim Ersöz. Aslında bir diğer konuğumuz da var ama kendisiyle daha görüşemedik. Şuan için uzunca bilgiler veremeyeceğim çünkü seminer için ayrıca tanıtımlar yapılacak. Yazının akıcılığı bozulmasın diye fotoğraftaki değerli konuşmacılarımız hakkında çok ufak bilgiler vereceğim. Şöyle ki Devrim Ersöz özel sektörün güçlü noktalarında uzun bir süre çalışıp daha sonra kendi işini kurarak eğitim danışmanlığında ilerlemiş biridir kendisi ve ilerlemeye de devam ediyor. Bizim okulumuz için amatör olarak yaptığımızı kendisi profesyonel olarak yapan alanında çok başarı bir danışmandır. Ataman Özbay ise bir mucit, ıslak mendili bulmakla kalmayıp matbaadan eczacılığa her alana el atmış büyük girişimcidir.
  Biz de 9 Şubat salı sabahı düştük yollara. Sabah da denemez aslında 5.30 da benim için günaymamış sayılır. O saatte uyanmak ise evlat acısı gibi oturdu içime. Hiç evlat acısı çekmeyip -ki Rabbi'm kimseye çektirmesin, böyle bir duyguyu yaşamışım hissi verdiyse vay halime zaten. Neyse neyse. Randevu saatlerimiz birbirine o kadar yakındı ki yetişememekten baya korktuk. Hatta Eminönü'nde buluşacağız diye kararlaştırıp Kadıköy'de buluşmak zorunda kaldık.Vapurla karşıya geçildi, martılara simit atılmadı çünkü öyle güzel bir hava yoktu başta ya da simitleri biz yemek istemiş olabiliriz ne var bunda canım. Ama buluşma noktalarının saatini belirlemede de üçlü koalisyon olarak neredeyse nokta atışları yapmışız. Buluşma noktalarına tam vaktinde gittik bin şükür. Anlatmakla olacak gibi değil aslında. Bol sohbetli, bol koşturmalı, bol fotoğraf çektirmeli ve en güzeli de bol kitaplı bir gündü.
  Bu ön görüşmelerin ise bize katacağı en büyük değer bu sene özenle sevdiğim dostlarımla birlikte harika vakit geçirme fırsatı yakalamak, seminerimize çağıracağımız konuklarımızı yakından tanıyıp -ki bazen bu fırsatları tek başınıza asla yakalayamazsınız- birebir fikir alış verişi yapma şansı yakalamak olacak. Şansa inanan biri değilimdir. Çünkü geceyi gündüze katmak diye bir şey var, stres var, üzülmek var ve bunların sonunda mutlu olmak varsa bu şans değildir. Çabanın sonucunda elde ettiğin güzel bir kader yoludur sadece. Ve Ataman Bey ne güzel demişti 'seveceksin, aşkla yapacaksın ben her işimi aşkla yaptım.' diye. Benim ise kitaplara olan saygımı sevgimi bilmeyen kalmamıştır buna karşılık öğrendiğim bir şey oldu gün. Evet benim için hayat kitaplar da ama bizzat hayattan öğrenmemiz gereken kitaplarında var olduğunu öğrenmek ve görmek bendeki bire bin kattı. Velhasıl çok seviyorum bee! Zat-ı şahane olmayı da çok seviyorum. Bir de Devrim Bey'in şu düşüncesi çok güzeldi. 'Biz çocuklarımızı hazır olan işe girmeleri için okutuyoruz, kendi işlerini kursun diye değil, oysa bu hiç mantıklı değil.' Haklıydı çünkü üretimi arttırmamız için girişimcilere ihtiyacımız vardı. Kendi işini kurma gücüne ulaşmamız şarttı. Bence de mantıklı belki bir başkası için değil, göreceli. Şimdi de edebiyatçı olmayan edebiyatçılar geldi aklıma sonra ben. Sonra da burada kesmenin faydalı olacağı ve sonra ve sonra ve sonra bir sonraki yazı da görüşme dileğiyle...

                                                       SEVGİYLE KALIN, UMUTLA BAKIN.

Yorumlar

Popüler Yayınlar