ABLABALALARIM CANLARIM

   


  Herkese kocaman bir merhaba! Bugün size dolu dolu geçen birkaç günlük, ailece yaptığımız tatilden bahsedeceğim. Neredeyse her yıl tatile gidilir ama bu sene garip bir seyir izledi. Olay sadece o değil ki mesela ben sadece annemle babamla tatil yapmanın yanında, ablalarımın da  ailece yaptıkları tatillere dahil olmaya çalışır koca bir yazı çifte tatillerle geçirmeye çalışırdım bu kah oldu kah olmadı. Bu sene kah olmayan kısımdı. Maalesef aynı aralıklara getirmiştik tatilleri. Beraber bir şeyler yapma fikrini hiç düşünmedik. Hepimiz kafa dinlemek, toparlanmak istiyorduk bir nevi. Bu iki ablam içinde geçerli olabilir, olmayabilir de hatırlayamadım ama biri İzmir'de ailesiyle bir diğeri Balıkesir'de ailesiyle tatil yapacak. Bizde Gökçeada'ya gidecektik. Annem orayı merak etmişti çünkü.
  Düştük yollara. Geldik adaya. Ben önce eski evleri görünce çok sevdim. Kaldığımız yer, denize sıfırdı. Denizin olduğu yer huzurdu benim için. Sevmeye devam edecektim ki orada denize girilmiyormuş. Koca adada istediğimiz gibi sahil bulamadık. Şaka gibi ama bulamadık cidden. Isınamadık adaya. Adanın bir ucundan diğer ucuna koy koy gezdik. Biz Kaleköy'de kalıyorduk her gün denize Laz koyuna, Aydıncık koyuna gidecektik. Cidden çok uzaktı bize. Kaldığımız yer gündüzleri sessiz sakin, akşamları eğlenceliydi. Hatta balıkçı barınağına yani sözde marinaya karşı rakı-balık yapabileceğiniz restaurantlar ve tavernalarla doluydu. Yine de plaja uzaklığından dolayı soğudum. Orada yaşayan insanlar bile güzel plajları nerede bilmiyor bilse de gitmemiş düzgün. Bir de istediğim saatte istediğim yere gidememenin verdiği bir huzurluk kapladı bizi.Vapur saatine göre hareket ediyorsun canın gecenin bir saati Çanakkale'ye gitmek istese gidemiyorsun. Bu da bize ters. Türkiye'nin en büyük adası da olsa ben içinde daraldım. gideceğim yere ben karar vermeliyim ve buna vapur saati falan engel olmamalı. İzmir' e gitseydik keşke dememle birlikte ablam arandı ve sabah ezanıyla birlikte ilk vapura binilip İzmir'e diye yola çıktık. Balıkesir'deki diğer ablamlarla konuşan babam 'Önce Balıkesir'e gidiyoruz oradan İzmir'e geçiyoruz.' dedi. Bana göre hava hoş. Ege'nin incisine her türlü kavuşacağım ki Balıkesir Sarımsaklı'daki El Turco Beach'i ayrı bir seviyorum. Evinde gibi hissediyorsun. Eğer yolunuz düşerse gidin derim. Sonra başka bir yere gitmek istemiyorsunuz, abim en büyük örnektir bu konuda.  O akşam Ayvalık'ta vakit geçirdik, gecesi İzmir'e diğer ablamın yanına gittik çünkü ertesi gün İzmir'deki ablamı ve abimi de alıp Balıkesir'e geri dönecektik. Bu arada bizde 'enişte' kelimesi, sevmediğimiz kişilere denir. O yüzden ablalarımın kocalarına abi derim abi gibi de severim. Neyse dediğimiz gibi de yaptık koca aile (annem, babam, ablalarım, abilerim, yeğenlerim, kardeşim) El Turco Beach Club'da güneşlendik, yüzdük, kahve içtik, sohbet muhabbet derken. Akşama doğru Ayvalık'a bağlı olan Küçükköy'e gittik. Gidin derim 2 yıl öncesinden eser kalmamış çok güzel kafeler ve butik oteller açılmış, eski mimarisi zaten şahane, sessiz sakinliği zat-ı şahane. Oradan çıkıldı, denize karşı ailecek yemek yenildi ve Cunda'ya gidildi. Bayram yüzünden çok kalabalıktı hatta fazlaca trafik vardı yollarda. Yeğenlerim küçük olduğu için huzursuzluk havada uçuştu. Ama ben burada hoş olmayan şeyler anlatmayacağım. Oraları geçtik. Sevdiğim bloggerlardan biri olan Billur Saatçi'nin instagram hesabında önermiş olduğu Taş Kahve diye bir mekana gitmeye ikna ettim bizimkileri, hava da serin olduğu için kabul ettiler hemencicik. Aşırı kalabalık olan mekanda iğne atsan yere düşmezdi. Şansa içerde tam bize uygun bir masa boştu ve hemen kaptık. Kahveler çok güzeldi, keyifler yerindeydi. Çünkü hiç planda yokken bütün bir aile bir araya gelmiştik ve bu öyle kusursuz güzellikteydi ki... Saatin baya geçmesiyle tekrar İzmir' e döndük. Tam İzmir de denemez aslında. Aliağa. İzmir'e bağlı olup İzmir ile Balıkesir arasında bir ilçe. Fazlaca güzel bir yer.  İzmir'i bütün olarak çok sevdiğim içinde olabilir bu övgü. Geri kalanı İzmir'de geçti tatilin önemli noktalarına değindim. Tatilin devamı bende kalsın. Buraya kadarını niye anlattım? Anlatasım vardı demek geçiyor içimden ama demeyeceğim.
 Önemli olan şu; iki ablaya sahip olmak öyle güzel ve öyle değerli ki ... Rabbim de böyle şanşlı eylemiş beni bence. Ama daha ben büyüyemeden yuvadan uçtular ve kendi hayatlarını kurdular. Bu iyi mamafih çoğu zaman planlar yapılırken onları dahil edemiyorsun çünkü onlarda kendi içinde aile ve kendi düzenleri var. En kötüsü de eskiden her sabah ablanın yanında uyanıp ve o  uyurken  kirpikleriyle oynayıp sinirlendiremiyor, diğer ablanla kavga edip kapının camını kıramıyorsun. Suçluyken bile üste çıkamıyorsun. Çünkü artık kendi büyük sorumlulukları, dertleri var hepsinin. Odayı ben toplamam muhabbeti dönmüyor. Düşünün tatilde bir araya gelme fikri mümkün olmayan bir şeydi. Bilmiyorum, belki de bizim gözümüzde büyüttüğümüz bir şeydi. Ama her şeyin öncesi ve sonrası var. Ablalarım evlenmeden önce ve ablalarım evlendikten sonra... Velhasıl çok güzeldi. Planlasak olur muydu veya olur mu? Olurdu belki ama bu kadar güzel olur muydu? Çelişkili. Ve bir şeyi itiraf etmeliyim. Eğer her şeyini paylaştığın,kavga ettiğin, güldüğün, övdüğün, dalga geçebildiğin ablaların varsa ki ablan olmaya da bilir. Hiç sorun değil. İnsan kendi kendine yetebilmeli. İstediğiniz kadar curcuna içinde olun yine sonunda kendine kaçmak ister insan... Beklenen son olmadı değil mi? Çünkü mutlu son yok. Her şeyin hayırlısı olsun, huzur bizimle olsun ve güneş hep tepede olsun.

                                          SEVGİYLE KALIN, UMUTLA BAKIN.

Yorumlar

Popüler Yayınlar