DÖRT MEVSIMIN EN DIPÇIGI

 


  Merhaba canlarına yandıklarım! Ben daha yaz mevsiminin son yazısını yazamadan sonbahara geçtik. Yalnız aşırı çabuk geçtik, hiçbir şey anlayamadan geldi geçti mübarek. Peki neden yazamadım ağustosun son günlerinde en sevdiğim mevsimin yazısını? Çünkü çok yoğundum. Öyle havalı bir yoğunluk değil bu Instagram üzerinden takip edenler bilir İzmir'den anca gelebildim. Nankör ve aşırı ağır olan spora kendimi sevdirmeye çalıştım, İstanbul'a adapte olması, bayram yaklaştığı için temizlikti falan derken anca Ceey kafasına bürünebildim. Temizlik dediysem de alışagelmiş olmasına rağmen ona bile adapte olmuş değilim. Annelerin sürekli kurduğu 'Gece uyumuyor, sabah kalkmıyor!' cümlesinin dernek başkanı olma yolunda çalışmalar üzerindeydim sanırım o yüzden bayram temizliğine de ayak uyduramadım. Ay size ne bizim temizliğimizden! (Burada gülün geçin.)
  Beni tanıyan ya da tanımayan, tanıyıp sevmeyen, tanımayıp seven bütün insanlar bilir ki deli gibi yaz mevsimi aşığıyım. Bu öyle sıradan bir aşk değil. Filin yer fıstığını, atın şekeri hatta ve hatta su aygırının suyu sevmesi gibi. Delicesine bir sevgi bu. Ne biliyim enerjim daha iyi oluyor. Günler uzun, güneş tepede, üşümüyorsun hatta üşümek için bir çaba içerisindesin. Ne giyeceğim derdin yok. Dar pantolon yok, kat kat giyinmiyorsun. Ayakların her gün hava alıyor, yüzüne hiç makyaj yapmıyorsun ve güneş öyle güzel besliyor ki cildini,dipçik gibi oluyorsun. Bence o soluk, buz gibi tenler yerine kavrulmuş esmer tenler daha güzel. Kesinlikle esmer olduğum için demiyorum. Tamam tamam belki de o yüzden diyorum. Ama gerçekten çok makyaj yapmasam da yazın hiç makyaj yapmadan o teninin capcanlı oluşunu çok seviyorum. Denizi, güneşi, yeşilin o diriliğini ayrı ayrı seviyorum. Ama bu yaz sevgimi çok belli edemedim. Aşırı bir üşengeçlik, bir yaşlılık iç güdüsü, emekliliğe ayrılmış memur kafası yaşadım gibi ama sporla o kafadan biraz sıyrıldım. Spor konusu bir sonraki konum olacak. Buradan da ince bilgiyi vermiş olayım, büyük bir memnuniyetle. (Araya bu bilgiyi sıkıştırmanın gururunu tarif edemem.)
  Bol kitap okumalı, bol yeni yazılı, bol sohbetli, çok düşünmeli, yeni insanlı, gezmeli, siyasi kargaşalı, tembellik yaparak, yeni müzikler keşfederek, yeni lezzetler keşfederek, bol fotoğraf çekmeli, çekilmeli geçti. Yapmam dediklerimi yaptım, gezme planında olmayan yerlere gittim, aklımda olmayan kitapları okudum. En dehşet'ül vahşeti de aklımda hiç olmayan şeyler istemeye karar verdim. İstemenin zararsız olduğu düşüncesini de ayrı sevdim. İstiyorsun, çabalıyorsun ve olursa o mutluluk tarif bile edilemez bence. Sonuçta yaşayana değerlidir.Bendekini anlatmak isterdim ama şimdi tarif etmenin ne gereği var canım. Mamafih çok çabuk geçtin yaz mevsimi. Ben sana doyamadan, hasret bıraktın kendine. Belki de bu yüzden seviyorumdur. Doymama duygusu onu güzel kılıyor bende. Bu da şimdi aklıma geldi. Bak güzel düşünce bu. Elinde tutamadığın için değerli oluyor gözünde. Bu kış içinde geçerli olabilir.  Ben kendi mevsimime içimi açtım, sizin mevsiminiz ne ve neden o mevsim? Dört mevsim de muhakkak güzel ama güneş tepeden bakınca mutlu olan biriyim ben yoksa yağmurda ıslanmayı kim sevmez ki?

                                     UMUTLA BAKIN, KEYFİYLE YAŞAYIN.

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık Ceylan,çok keyifle okudum.(Kahvemle birlikte tabii)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için çok teşekkür ederim Sedefiimmm :) Keyifle okumana ayrıca sevindiimm :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar