BIRINCI YILA MÜJDE!



  Geçen sene en iyi yaptığım şeydir, yazı yazmak. Kaçan uykulardan muzdarip olup, gecenin sessizliğini zulüm haline getirirdim kendime. Yazmayı hep sevmişimdir. Güzel defterleri de çok severim ve bu güzel defterlere yazmayı daha çok ama. Genelde içim sıkıldığında yazarım. Eğer ''darlandığımda'' yazmazsam hiç hoş şeyler olmuyor, engel olamamakta cabası. Neyse. Yanılmıyorsam, şuan çokta samimi olmadığım bir arkadaşım, geçen sene Blogspot üzerinden yazmaya başladığını bize haber vermişti. O zaman çok anlamadığım ve üzerinde durmadığım bir şeydi. Ta ki o zamanın üzerinden bir iki ay geçmesiyle, ben kendimi gecenin bir yarısı, Google'da 'blog nasıl açılır, nedir, neler yazılabilir, görsellik nasıl sağlanır?' gibi sorularla bir arada buldum. İnternette gezinmelerimin sonucunda yani iki üç saat içinde Google'a bağlı olan Blogger.com da ilk yayınım için ''Merhaba Millet!'' diye yazarak, teknolojik ortamda yazmamın temellerini atmıştım. Normalde üzerinde düşünmeniz, ne yazacağınızı planlamanız gerekir. Ama ben ne olacaksa olsun, zaman önemli diyerek zamanın içinde yaşamayı seven biriyim. Tabi başlarda yazdıklarım ya yanlış anlaşılırsa korkusu beni içine hapsetmişti. Sonuçta ticari hiçbir anlam ifade etmeyen sadece hislerimi, düşüncelerimizi yazdığım ve bu düşünceler herkese farklı gidebilir korkusuyla ister istemez cümlelerimi seçmekte zorlanıyor, yanlış iletmemek için çabalıyordum. Çünkü ailem, akrabalarım,arkadaşlarım ya yanlış anlarsa kafası yaşıyordum. Sonradan içimde patlamasına tahammül edemeyip, aklıma gelen parmaklarımın ucuna ulaştığında ortaya çıkan ne varsa yazdım. Çünkü kimseyi memnun edemem ve ruh halim yeri geldiğinde isyan edip yeri geldiğinde de tevekkül edebilir. Bu benim kendi öz iradem doğrultusunda gelişen bir şey. Kimseyi ilgilendirmez, değil mi?
   Artık hapis duygusu yaratan sorunlardan çıkıp, tam anlamıyla yazmaya odaklanınca, daha da sevdim bu işi. Çünkü başkalarının okuması şöyle dursun, insan kendi yazdıklarını okuyunca, yazarken farklı bir kafaya sahip olduğunu görüyor. Bir kere sürekli bir önceki yazımdan bir kelime de olsa farklı bir kelime kullanmalıyım, diyorsunuz. Ve ne kadar amatörce olsa da kelimelerin çok değerli olduğunu bilip, buraya da her şeyi doğru aktarmaya çalışıyorsunuz. Örnek verirken asılsız örnekler vermenin, beni, yazılarımı basitleştirmesinden korktuğum için emin olmadığım şeyleri araştırmaya özen gösterdim. Hayalim blogger olmak falan değil. Blogger olmak daha ticari bir boyut taşıyor ve o alanda profesyonel olabilecek insanlar ya da hayali bloggerlık olan insanlar o anlamda ilerlemeli. Yine de bir iktisatçı olarak bu işin ticari boyutunu da düşünmüyor değilim. Ama ben daha çok yazma işi üzerine yoğunlaşmak istiyorum. 20 yıl sonra düşüncelerim olsun, fikirlerim olsun hamlıktan çıktığında daha dolu olacağım. Yazar olmak çok büyük bir iş. Yazar olacağım, diyemem ama yazacağım. Daha 20 yaşındayım ilerideki yazacağım konular üzerinde şimdiden yoğunlaşmak saçma olabilir. Ama buraya yazmak bile beni sorumluluk sahibi yaptı. İster istemez blog da yazmalıyım, diye düşünmek zorunda kalıyorsunuz ve bu o kadar zor bir şey ki. Hele ki monoton gidiyorsa hayatınız vay halinize. Bazen sadece bir cümle bile yazmanıza vesile olurken bazen ise yaşadığınız deneyimler veyahut o koca olayları yazamıyorsunuz. İşte o nokta da ''ilham perisi'' dediğimiz kavram devreye giriyor, sanırım ve bu bir yetenek bence. Çünkü bir şeyler anlatmalısınız ve o anlattığınız şeyin bir anlamı olmalı. Karşıdaki ondan bir şeyler almalı. Yazmanızın bir şekilde bir amacı olabilmeli yani.
  Peki bu bir yıl burada yazmak bana neler kattı? Bir sürü insan kattı hayatıma. Sosyal medyayı daha doğru kullanmaya zorladı. Nelere yönelmem gerektiğini hatırlattı, her defasında. Konuşmanın yetmediği yerler de yazmak doyurdu yeri geldiğinde. Ama çok daha önemlisi; insanlarla iletişim kurmak, farklı bir anlam kazandı bende. İnsanlarla sohbet ederken kurdukları cümlelere daha çok dikkat edip, düşünüp ve bunu tam anlamıyla buraya nasıl aktarabileceğimin üzerinde yoğunlaşmama vesile oldu. Instagram'dan, tumblr'dan veya özelden atılan mesajlar o kadar güzel oldu ki bu bir yıl içerisinde. Hiç muhabbetinizin olmadığı insanlarla bile iletişim kurma fırsatınız oluyor. Önyargılarınız kırılıyor. Düşünsenize sizi hiç tanımayan insanlar, yazdıklarınızla sizi tanıyor. Bir nevi özelinizi sunuyorsunuz çünkü. Doğru ya da yanlış her şeyiyle buradasınız. Ve insan denen mahluk o kadar garip bir varlık ki basit bir kelimeyle sizi yıkıp geçebiliyorken,  hayata da döndürebiliyor.. Yazmak beni huzurlu yapan bir şey. Sevdiğim sevmediğim ne varsa yazdım. Her konuya değinmeye çalışarak, kendimi özgür bıraktım. Daha yazmadığım, yazamadığım o kadar çok şey var ki aslında... Onlarda yazılacak! Yeri gelecek beraber kahveler içeceğiz. Güzel şeyler konuşacağız. Hayaller kuracağız. Çünkü en çok istediğim şey hayatlarınıza dokunmak, sıcak çaylarımızla muhabbetin belini kırmak. Yanlış yaptıklarımı, yaptıklarımızı beraber düzeltelim istiyorum. En çokta hep okuyalım! Dünyanın en güzel şeyi, BİZ isek eğer. Geriye kalan tek güzellikte okumaktır, bence. Ve okuduğunuz, okumadığınız bütün yazılarım için size çok ama çok teşekkür ediyorum. Olumlu, olumsuz her fikriniz altın değerinde benim için. Çok ciddiyim. Çünkü ilk yazımda da dediğim gibi amatörlükten, profesyonelliğe ulaşmak istiyorum. Bu da sizinle olabilir ancak. Bu yüzden kendinize çok güzel bakın. Yine bir kallavi Türk kahvesi ile bitirilir bu yazı. Yarın beraber içebilmek dileğiyle.

          SEVGİYLE KALIN, UMUTLA BAKIN.

Yorumlar

  1. Hayırlı daha nice yılların olsun kuzum, birlikte kutlayabileceğimiz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim kuzum, inşalllaahh 😊😘

      Sil
  2. Okuyorum çünkü hakkını vererek yazıyorsun. Daha nice güzel yazılarını bizlere okutman dileğiyle ♡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle güzel düşüncelerin için çok ama çok teşekkür ediyorum. Ayrıca yorum yazdığın içinde çok mutlu oldum, tekrar teşekkür ederim 😊😘😘

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar